Endokrin sistem bölümleri

   1.     Endokrin Sistem



İnsanda iç ortamın sağlanması endokrin sistem ve sinir sistemi ile gerçekleşir. Bu iki sistem birlikte çalışırlar ve nöroendokrin sistem olarak adlandırılır.

Sinir sistemi ve endokrin sistemin mesaj gönderme yöntemleri vardır ve bunlar birbirinden farklıdır.

Endokrin Sistem kana hormon salgılayarak mesajını iletirken sinir sistemi nörotransmitter madde salgılar. Nörotransmitter madde sinir hücresinden sinir hücresine veya sinir hücresinden dokuya aktarılarak mesaj iletimi gerçekleşir.

Endokrin sistem ile sinir sisteminin bir diğer farkı ise mesaj iletimi sırasında geçen süredir. Sinir sistemi hızlı ve kısa süreli iken endokrin sistem geç oluşan ve etkisi uzun süren sistemdir.

a.     Endokrin sistemin insan vücudundaki görevleri

  1. Vücut sıvılarında bulunan kimyasal proteinlerin konsantrasyonunun düzenenmesi.
  2. Protein, lipit ve karbonhidrat metabolizmasının düzenlenmesi.
  3. Vücudun strese karşı koymasına yardımcı olmak.
  4. İnsan vücudunun büyüme ve gelişiminin düzenlenmesi.

b.    Endokrin sistem unsurları

Endokrin sistem endokrin bezlerden oluşur . Endokrin bezler ise doku ve organlardan oluşur. Hormonlar endokrin bezler tarafından salgılanarak kana verilir.

c.     Amino asit yapıda hormonlar

1.    Katekolaminler (tirozin amino asidi)

2.    Troid hormonları (tirozin amino asidi)

3.    Melatonin (triptofan amino asidi)


  • Katekolaminler tirozin amino asidinden yapılırlar. Nöronlardan veya böbreküstü bezinden salgılanırlar.
  • Troid hormonları troid bezinden salgılanır ve tirozin amino asidinden üretilir.
  • Melatonin pineal bezden salgılanır ve  triptofan amino asidinden üretilir.

 

d.    Lipid (steroid) yapıda hormonlar

Lipit yapıdadırlar ve taşıyıcı proteinleri vardır. Aldesterone, glukokortikoidler ve gonadlar steroid yapıdadır.


e.     Peptid yapıda hormonlar

Amino asit zincirlerinden oluşur ve hormonların çoğu bu grupta yer alır.


f.     Hormon reseptörleri

Hormonlar hedef hücrenin hücre zarı yüzeyindeki reseptörlere, sitoplazma reseptörlere veya çekirdeğin reseptörlerine bağlanarak etkilerini gösterirler.


g.    Hormon reseptörleri ve dinamik etkileşim

Hormon reseptörleri dinamik yapıya sahiptir ve fizyolojik gereksinimlere bağlı olarak kendilerini ayarlayabilirler.


Upregülasyon

       ·          Kanda hormon düzeyi azaldığı durumda reseptör sayısının artmasıdır.


Downregülasyon

       ·          Kanda hormon düzeyi artttığı durumda reseptör sayısının ve duyarlılığının azalmasıdır.

h.    İnsanda bulunan endokrin bezler

  1. Hipofiz bezi
  2. Hipotalamus
  3. Pankreas
  4. Tiroid bezi
  5. Paratiroid bezi
  6. Timus bezi
  7. Pineal bez
  8. Böbrek üstü bezleri
  9. Gonadlar ( cinsiyet bezleri )

   2.          Hipofiz pezi ve yapısı

Hipofiz bezi beynin arka tarafında, sella turcicasına yerleşik olarak bulunur. Yaklaşık olarak 1 cm çapında ve 0,5-1 gram ağırlığındadır.

Hipofiz bezi yapı ve fonksiyonel olarak adenohipofiz (ön hipofiz) ve nörohipofizden (arka hipofiz)  oluşmaktadır.

Hipotalamusta üretilen hormonlar hipofiz bezine ulaştırılır. Bu iletim hipotalamo-hipofizeal portal dolaşım ile gerçekleşmektedir.

  1. Adenohipofizden (ön hipofiz) üretilen hormonlar
    • Tiroid stimüle edici hormon - TSH
    • Adrenokortikotropik hormın - ACTH
    • Büyüme hormonu - GH
    • Folikül stimüle edici hormon - FSH
    • Lüteinleştirici hormon - LH
    • Prolaktin -PRL
  2. Nörohipofizden (arka hipfiz) üretilen hormonlar
    • Antidiüretik hormon - ADH
    • Oksitosin

   3.          Tiroid bezi ve TSH -Tiroid stimüle edici hormon

TSH hormonu tiroid bezine etki eder.

Tiroid bezi larinksin altında ve trakeanın önünde yer alır, yaklaşık 20 gramdır ve vücudun en büyük endokrin bezi özelliğini taşır.

Tiroid bezi sağ ve sol lobdan oluşur ve bu loblar metabolizmayı düzenleyen hormonları üretir.

a.     Tiroid bezinden üretilen hormonlar

  • Triiyodotironin - T3
  • Tiroksin - T4
  • Kalsitonin

Tiroid hormonlarının yapısında iyot bulunmaktadır

Kana geçen tiroid hormonlarının çoğu plazma proteinlerine bağlanır. Kanda T3 hormonunun %0,4'lük kısmı serbest haldedir ve T4 hormonunun %0,04'lük kısmı serbest haldedir.

Serbest T3 hormonu - T3(sT3)

Serbest T4 hormonu - T4(sT4)

Tiroid bezinde yer alan foliküller tiroid bezinin fonksiyonel birimidir ve tiroit bezinde 20-30 milyon folikül bulunmaktadır.

b.    Tiroit salgısının düzenlenmesi

Tiroit salgısı negatif geri bildirim ile sağlanır ve en önemli düzenleyicisi TRH-TSH aksıdır.

c.     Tiroid hormonlarının insan vücudundaki etkileri

  • Dokuların oksijen tüketimini artırır.
  • Dokularda metabolik hızı artırır.
  • Protein sentezini artırır.
  • Glikozun emilimini artırır.
  • Kemik yapım ve yıkımını artırır.
  • Kortizol üretimini artırır.
  • Yağ metabolizmasını artırır ancak kolesterolün plazma miktarını düşürür.
  • Sindirim hareketini hızlandırır.
  • Cinsel fonksiyonların devamlılığını sağlar.

d.    Kalsitonin hormonu

Kanda kalsiyum seviyesini ayarlanmasını sağlar ve kalsiyum seviyesini azaltıcı etki yapar.

Paratiroid hormonu ile tersinir çalışmaktadır.

e.     Tiroit hormonları sonucu oluşan hastalıklar

1.    Hipertiroidi

2.    Hipotiroidi

3.    Kretenizm

4.    Miksödem

1- Hipertiroidi (toksik guatr veya tirotoksikoz) : Kanda tiroit salgısının artması sonucu oluşmaktadır.

Kanda TSH hormon seviyesi düşüktür

İnsan vücuduna etkileri:

1.    Göz kürelerinde büyüme.

2.    Aşırı yorgunluk hali.

3.    Tiroid bezi büyümesi (guatr.)

4.    Kilo kaybı

5.    Sinirli olma ve uyuyamama.

2-Hipotiroidi : Kanda tiroid bezi salgısının azalması ile ortaya çıkar ve nedeni iyot eksikliğidir.

TSH seviyesi yükseltir.

Kretinizm ve miksödem hipotiroidi çeşitidir.

3- Kretenizm : Tiroid bezinin doğuştan olmaması, genetik bozukluk veya iyot eksikliği neden olmaktadır.

İnsan vücuduna etkileri:

1.    zeka geriliği .

2.    büyümede aksaklık .

3.    Fiziksel görünüşleri şişman ve kısa boyludur.

4- Miksödem : Tiroid bezinin sonradan küçülmesi (atrofi) ile meydana gelir.

İnsan vücuduna etkileri:

1.    El ve yüz şişer.

2.    Bazal metabolizma yavaşlar.

3.    Fazla kilo alma ve mental fonksiyon yavaşlaması.

4.Kolesterol artışı.

   4.          Paratiroid bezi

  • Paratiroid bezleri, boyunda yer alan küçük bezlerdir. İnsan vücudunda dört adet paratiroid bezi bulunur ve her biri yaklaşık pirinç tanesi kadar küçüktür. Paratiroid bezleri, tiroid bezinin arkasında yer alır ve tiroid bezinin fonksiyonlarından bağımsız olarak çalışır.
  • Paratiroid bezleri, parathormon adı verilen bir hormon olan paratiroid hormonunu (PTH) üretir. Paratiroid hormonu, kalsiyum ve fosfor metabolizmasının düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Paratiroid bezleri, kalsiyum seviyelerini kontrol etmek için PTH salgılar ve kalsiyumun kanda uygun düzeyde kalmasını sağlar.
  • Paratiroid hormonu, kalsiyumun sindirim sistemi tarafından emilimini artırırken, böbreklerde kalsiyumun geri emilimini artırır ve idrarla kalsiyum atılımını azaltır. Ayrıca kemiklerdeki kalsiyum rezervlerinden kalsiyum salınımını artırarak kanda kalsiyum düzeyini yükseltir.
  • Paratiroid bezlerindeki sorunlar, paratiroid hormonunun düzenlenmesini etkileyebilir ve kalsiyum metabolizması üzerinde önemli etkileri olabilir. Hiperparatiroidizm adı verilen bir durumda, paratiroid bezleri aşırı miktarda paratiroid hormonu üretir. Bu durum kanda yüksek kalsiyum seviyelerine yol açabilir, böylece kemiklerde zayıflama, böbrek taşları oluşumu, yorgunluk, kas zayıflığı ve diğer belirtilere neden olabilir.
  • Öte yandan, hipoparatiroidizm adı verilen bir durumda, paratiroid bezleri yeterli miktarda paratiroid hormonu üretmez veya hiç üretmez. Bu durumda kanda kalsiyum seviyeleri düşebilir, kas spazmları, sinirsel bozukluklar ve diğer semptomlar ortaya çıkabilir. Hipoparatiroidizm, genellikle paratiroid bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması veya zarar görmesi sonucu ortaya çıkar.

Paratiroid hormonu - PTH

PTH kanda kalsiyum seviyesini düzenler. Kemik, böbrek ve bağırsak üzerinde etkilidir ve plazmada kalsiyum seviyesini artırır.

Hipokalsemi: Plazmada kalsiyum seviyesi azalırsa PTH salgısı artar.

Hiperkalsemi: Plaznada kalsiyum seviyesi artarsa PTH salgısı azalır.

   5.          Böbreküstü bezleri

Böbreküstü bezi medulla(iç) ve korteks (dış-kabuk) kısmından oluşmaktadır.

Adrenal medulla kısmı daha çok sempatik sinir sistemi ile ilgilidir . Adrenal medulladan epinefrin ve norepinefrin salgılanır.

Epinefrin = Adrenalin

Norepinefrin = Noradrenalin

Adrenal korteks kısmı ise gonadokortikoidler, glukokortikoidler ve mineralokortikoid hormonlarının üretimini ile ilgilidir.

Mineralokortikoidler: Adrenal korteksin zona glomerulosa tabakasından salgılanır ve en önemli salgısı aldesterondur. Adresteron böbrek üzerinde etkilidir sodyum geri emilimini ve potasyum sekresyonunu artırır.

gonadokortikoidler: Cinsiyet organları üzerinde etkilidir ancak etkileri fazla değildir. Bu grupta yer alan hormonlar androjen ve östrojendir. Kadınlarda fazla salınımı bazı hastalıklara neden olmaktadır( virilizasyon hirsutizm)

Glukokortikoidler: Adrenal korteksin zona fasikulata kısmından salgılanır. En önemlisi kortizoldür (hidrokortizon.)

ACTH 

  • ACTH (Adrenokortikotropik Hormon), hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. Adrenal korteks adı verilen böbrek üstü bezinin kortizol gibi steroid hormonlarını üretmesini uyaran bir etkiye sahiptir.
  • Hipotalamus-hipofiz-böbrek üstü bezi aksı olarak adlandırılan bir geri bildirim mekanizmasıyla düzenlenir. Hipotalamus, kortikotropin salgılayan hormon (CRH) adı verilen bir hormon salgılar. CRH, hipofiz bezinde ACTH salınımını uyarır. ACTH ise böbrek üstü bezinde kortizolün sentezini ve salınımını uyarır.
  • Kortizol, vücudun stres tepkilerini düzenleyen, bağışıklık sistemi fonksiyonlarını kontrol eden ve metabolizmayı etkileyen bir hormondur. Kortizol, enerji üretiminde, glukoz regülasyonunda, protein sentezinde, yağ metabolizmasında ve iltihaplanma süreçlerinde önemli bir rol oynar.
  • ACTH seviyeleri, vücudun stres durumlarında, sabah saatlerinde ve gece boyunca değişir. Cushing sendromu veya Addison hastalığı gibi adrenal bezlerin işlev bozuklukları, ACTH seviyelerinde değişikliklere neden olabilir. Bu nedenle ACTH seviyeleri, adrenal bezlerin sağlığının değerlendirilmesinde ve kortizol düzeylerinin kontrolünde kullanılır. ACTH stimülasyon testi, adrenal bezlerin kortizol üretme yeteneğini değerlendirmek için kullanılır.
  • ACTH düzeylerindeki anormallikler, çeşitli sağlık sorunlarına işaret edebilir ve endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

   6.          Pankreas

Pankreas hem endokrin bez hem de ekzokrin bez olarak görev yapar. Sindirim enzimleri üreterek ekzokrin bez olarak görev yaparken kana hormon salgılayarak endokrin bez özelliğini taşır.

Hormonlar pankreasta bulunan odacıklarda salgılanır. Langenhans odacıkları da denir.

Pankreasta bulunan odacıklardan salgılanan hormonlar:

1.    İnsülin - beta hücreleri (%70)

2.    Glukagon - alfa hücreleri (%15)

3.    Somatostatin - delta hücreleri (10)

4.    Pankreatik polipeptid,PP - F hücreleri (5)

1- İnsülin : Tüm vücutta glikoz miktarını düşürür ve protein sentezini artırır. 2 polipeptid zincirinden oluşmaktadır.

Yeterli insülin üretilmediği zaman diabetes mellitus( diyabet , şeker hastalığı)  hastalığı meydana gelir.

Tip I şeker hastalığı : genç yaşta insanlarda görülen diyabet tipidir. Vücutta insülin yetersizliğine bağlı olarak kan şekerinin ani yükselmesiyle gerçekleşir. Hatalarda kilo kaybı yaşanmaktadır.

Tip II şeker hastalığı : daha yaygındır ve ileri yaşta insanlarda görülme olasılığı aha fazladır. Tip II diyabet erken dönemde ortaya çıkarsa önlenebiler bir tastalıktır. İnsülin direnci ve İnsülin salgısında yetersizlik bu hastalığına oluşmasına yol açar.

2- Glukagon: Tüm vücutta glikoz miktarını artırır. Tek polipeptid zincirinden oluşur. Bazı düz kasları gevşetir.

Glukagon hiperglisemik hormondur.

İnsülin ve glukagon tersinir çalışır.

Pankreastan salgılanan sindirime yardımcı enzimler:

1.    Amilaz

2.    Lipaz

3.    Proteolitik enzimler

Pankreas yetmezliğine malabsorpsiyon denir.

FSH - Folikül uyarıcı hormon 

  • FSH (Folikül Stimüle Edici Hormon), hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. FSH, hem erkeklerde hem de kadınlarda üreme sistemi üzerinde önemli bir rol oynar.
  • Erkeklerde FSH, testislerdeki Sertoli hücrelerini uyararak spermatogenez adı verilen sperm üretimini sağlar. Ayrıca testosteron salınımını da etkiler.
  • Kadınlarda ise FSH, folikül adı verilen yapıların büyümesini ve gelişmesini uyarır. Foliküller içerisindeki yumurta hücrelerinin olgunlaşmasını sağlar. FSH, aynı zamanda kadınlarda östrojen hormonu üretimini de etkiler. Yüksek FSH seviyeleri, menopoz döneminin başlangıcını ve yumurtalık rezervinde azalma olduğunu gösterebilir.
  • FSH seviyeleri, hipotalamus-hipofiz-gonad aksı olarak adlandırılan bir geri bildirim mekanizmasıyla düzenlenir. Yani, gonadlardaki hormon düzeyleri, hipotalamus ve hipofiz bezine geri bildirim yaparak FSH salınımını düzenler. Örneğin, düşük östrojen düzeyleri hipotalamus ve hipofiz bezine sinyal göndererek FSH salınımını artırırken, yüksek östrojen düzeyleri FSH salınımını baskılar.
  • FSH seviyeleri, üreme sistemi sağlığının değerlendirilmesi ve üreme bozukluklarının teşhisinde önemli bir gösterge olarak kullanılır. FSH testi, kısırlık sorunu olan bireylerde, ergenlik problemleri yaşayan gençlerde veya hormonal bozukluk şüphesi olan kişilerde kullanılabilir. FSH seviyeleri, doğru teşhisin yapılması ve uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi için doktorlar tarafından değerlendirilir.

LH - Lüteinleştirici hormon  :

  • LH (Luteinizan Hormon), hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. Hem erkeklerde hem de kadınlarda üreme sistemi üzerinde önemli bir rol oynar.
  • Erkeklerde LH, testislerdeki Leydig hücrelerini uyararak testosteron hormonunun salınımını sağlar. Testosteron, erkek cinsiyet özelliklerinin gelişimi, sperm üretimi ve cinsel fonksiyonlar için önemlidir.

  • Kadınlarda ise LH, ovülasyon sürecinin başlamasını tetikler. Yüksek LH seviyeleri, bir folikülün (yumurta hücresi içeren yapı) olgunlaşmasını ve serbest bırakılmasını stimüle eder. Bu ovülasyon süreci, kadının gebelik olasılığını artırır. LH ayrıca, ovülasyon sonrası korpus luteum adı verilen yapıyı oluşturur ve progesteron hormonunun salınımını uyarır.

  • LH seviyeleri, hipotalamus-hipofiz-gonad aksı olarak adlandırılan bir geri bildirim mekanizmasıyla düzenlenir. Gonadlardaki hormon düzeyleri, hipotalamus ve hipofiz bezine geri bildirim yaparak LH salınımını düzenler. Örneğin, düşük östrojen ve progesteron düzeyleri hipotalamus ve hipofiz bezine sinyal göndererek LH salınımını artırırken, yüksek östrojen ve progesteron düzeyleri LH salınımını baskılar.
  • LH seviyeleri, üreme sistemi sağlığının değerlendirilmesi, ovülasyon takibi ve hormonal bozuklukların teşhisinde kullanılır. Özellikle kısırlık sorunu olan kadınlar, polikistik over sendromu gibi hormonal bozuklukları olan bireylerde LH seviyeleri değerlendirilir. Ayrıca, LH seviyeleri menopoz dönemi veya ergenlik dönemindeki değişiklikleri izlemek için de kullanılabilir. LH testi, doğru teşhisin yapılması ve uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi için doktorlar tarafından kullanılır.




Prolaktin : Meme bezlerinin gelişimi vedoğumdan sonra süt salınımı artıran hormondur.

   7.          Gonadlar

Cinsiyet bezleri kadında overler, erkeklerde testislerdir. Bunlar üreme fonksiyonlarını kontrol eden hormonları üretirler.

Erkeklerde testesteron, kadınlarda progesteron, relaksin  ve östrojen üreme hormonlarıdır.


a.     Kadın üreme hormonları:

1-   Progesteron : menstrasyonu düzenler ve meme bezlerinin gelişimine katkı sağlar. Hamileli sırasında plasenta oluşumuna yardım eder.



2-  Östrojen : Overlerden salgılanır. Mensturasyon düzenlenmesi ve meme bezleri gelişimine katkı sağlar.

3-   Relaksin : Doğum ile ilgili kadın üreme hormonudur. Doğum sırasında gevşetici rol oynar.

b.    Erkek üreme hormonları:

1-   Testesteron: sperm üretimini uyarır. Erkek cinsiyet organlarının gelişimi ve davamlılığını sağlar. Testislerde bulunan intersitiyel hücrelerden salgılanır.

   8.          Büyüme hormonu – GH

  • GH (Büyüme Hormonu), hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. Büyümeyi, hücre yenilenmesini ve metabolizmayı düzenleyen önemli bir rolü vardır. GH, büyümeyi sağlamak için kemik, kas ve diğer dokularda hücre bölünmesini ve çoğalmasını uyarır.
  • GH, büyüme hormonu salgılatan hormon (GHRH) ve büyüme hormonu inhibe edici hormon (GHIH) adı verilen iki ana faktör tarafından kontrol edilir. GHRH, hipotalamus tarafından salgılanarak GH salınımını uyarırken, GHIH (somatostatin) ise GH salınımını inhibe eder.
  • GH'nin etkileri arasında kemik büyümesi, kas gelişimi, yağ metabolizması, protein sentezi, bağışıklık fonksiyonu ve organların büyümesi yer alır. Çocuklarda, GH, normal büyüme ve gelişmenin sağlanmasında önemlidir. Yetişkinlerde ise GH, kas kütlesinin korunması, yağ metabolizmasının düzenlenmesi ve genel vücut fonksiyonlarının sürdürülmesi için gereklidir.
  • GH eksikliği çeşitli büyüme bozukluklarına, kilo kaybına, enerji eksikliğine ve kas zayıflığına neden olabilir. Aşırı GH salınımı ise akromegali veya gigantizm olarak adlandırılan durumları tetikleyebilir. GH eksikliği veya aşırı salınımı gibi durumlar, endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilir ve uygun tedavi yöntemleri belirlenir. Tedavi seçenekleri arasında GH replasman terapisi, hormon düzenleyici ilaçlar ve cerrahi müdahale yer alabilir.

1-   Büyüme hormonu hastalıkları

  1. Gigantizm 
  2. Akromegali

Akromegali

Akromegali, büyüme plaklarının kapandığı yetişkinlik döneminde ortaya çıkar. Büyüme hormonunun aşırı salgılanması, kemikler, yumuşak dokular ve iç organlar üzerinde etkili olur. Bunun sonucunda vücutta belirgin bir şekilde genişlemeler, deformasyonlar ve semptomlar ortaya çıkar.
Akromegali belirtileri ve bulguları şunları içerebilir:
  • Yüzde ve el ayaklarda büyüme: Çene ve alında çıkıntılar, genişleme, çene yapısında değişiklikler, burun büyümesi, dudak kalınlaşması, el ve ayaklarda genişleme.
  • İskelet deformiteleri: El ve ayak kemiklerinde genişleme, eklemlerde ağrı ve sertlik, omurga eğriliği (skolyoz), el ve ayak kemiklerinde ağrı.
  • Yumuşak doku büyümesi: Dil, dudaklar, burun, kulaklar gibi yumuşak dokularda büyüme.
  • İç organ büyümesi: Kalp büyümesi (kardiyomegali), karaciğer büyümesi (hepatomegali), böbrek büyümesi.
  • Metabolik sorunlar: Diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon (yüksek tansiyon), artmış terleme, eklem ağrıları, yorgunluk, cilt değişiklikleri.
Akromegali tedavisi, genellikle hipofiz adenomunun cerrahi olarak çıkarılmasıyla başlar. Cerrahi müdahale mümkün değilse veya etkili olmadıysa, ilaç tedavisi (somatostatin analogları, dopamin agonistleri) veya radyoterapi gibi diğer tedavi seçenekleri kullanılabilir. Tedavi, büyüme hormonu düzeylerini kontrol altına almayı ve semptomları hafifletmeyi amaçlar. Ayrıca hastalığın neden olduğu organ hasarını ve komplikasyonları önlemeye yönelik tedbirler alınır.


A

   9.          Arka hipofiz hormonları

  • ADH- Vazopressin
  • Oksitosin

ADH 

  • ADH (Antidiüretik Hormon), vücuttaki su dengesini düzenleyen bir hormondur. Aynı zamanda vazopressin olarak da bilinir. ADH, hipotalamus tarafından üretilir ve hipofiz bezinden salgılanır.
  • ADH'nin ana görevi, böbreklerin su emilimini ve idrar çıkışını düzenlemektir. ADH, böbreklerin distal tübül ve toplayıcı kanallarında etkisini gösterir. Bu hormonun etkisiyle böbrekler, daha az su kaybeder ve idrarın yoğunluğu artar. Böylece vücutta su tutulur ve su dengesi korunur.
  • ADH eksikliği veya etkisizliği durumunda su emilimi azalır, böbrekler daha fazla suyu idrarla atar ve sonuçta su kaybı ve idrar miktarında artış görülür. Bu duruma diabetes insipidus denir. ADH'nin aşırı salgılanması durumunda ise su emilimi artar, böbrekler daha az suyu idrarla atar ve sonuçta su tutulması ve idrar miktarında azalma olur.
  • ADH'nin düzenlenmesi ve salgılanması, vücuttaki sıvı durumuna, osmotik basınca ve kan basıncına bağlıdır. Dehidrasyon durumunda ADH salgılanması artar, böylece su tutulması ve idrar miktarının azalması sağlanır. Aşırı sıvı alımı durumunda ise ADH salgılanması azalır, böylece su atılımı artar ve idrar miktarı artar.
  • ADH'nin düzenlenmesi ve vücutta su dengesinin sağlanması, vücudun homeostazisini korumak için önemlidir. ADH ile ilgili sorunlar, vücuttaki su dengesinin bozulmasına ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.


Oksitosin

  • Oksitosin, vücutta doğum sırasında ve emzirme sürecinde önemli rol oynayan bir hormondur. Oksitosin, hipotalamus tarafından üretilir ve hipofiz bezinden salgılanır.
  • Oksitosin, doğum sırasında düzenleyici bir rol oynar. Rahim kaslarının kasılmasını güçlendirir ve doğumun ilerlemesine yardımcı olur. Aynı zamanda doğum sonrası uterusta oluşan kanamayı azaltmaya yardımcı olur.
  • Emzirme sırasında oksitosin, meme uçlarını uyararak süt salınımını başlatır. Bebeğin emmesiyle oksitosin salgılanır ve süt kanallarında kasılmalar olur, böylece sütün meme uçlarından akışı sağlanır. Oksitosin aynı zamanda annenin bebeğine duygusal bağlanmasını da destekler.
  • Oksitosin ayrıca sosyal etkileşimlerde ve bağlantılarda da rol oynar. Sevgi, yakınlık, güven ve sosyal bağların oluşumunda etkilidir. Oksitosin seviyesi yükseldiğinde sosyal bağlantılar güçlenir ve empati artar.
  • Oksitosin, birçok farklı şekilde düzenlenir ve salgılanması çeşitli uyaranlara bağlıdır. Özellikle cinsel aktivite, doğum, emzirme, ten teması, masaj gibi durumlar oksitosin salgılanmasını artırabilir.
  • Oksitosin hormonu, doğum sürecinde ve annenin bağlanmasında önemli bir rol oynar. Aynı zamanda sosyal bağların güçlenmesi ve empatinin artması gibi sosyal etkileşimlerde de etkilidir.



Timus bezi

  • Timus bezi, insan vücudunda timus adı verilen bir organdır. Timus bezi, göğüs boşluğunda kalp üzerinde yer alan ve bağışıklık sistemi ile ilgili önemli bir rol oynayan bir bezdir.
  • Timus bezi, doğumdan sonra büyümeye başlar ve ergenlik döneminde en büyük boyutuna ulaşır. Ancak yaşlandıkça büyüklüğü azalır ve yerini yağ dokusu alır.
  • Timus bezi, lenfosit adı verilen beyaz kan hücrelerinin olgunlaşmasında ve bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Timus, T lenfositleri adı verilen hücrelerin olgunlaşması için gerekli olan ortamı sağlar. T lenfositleri, bağışıklık sisteminde antijenlere karşı yanıt veren ve enfeksiyonları kontrol eden hücrelerdir.
  • Timus aynı zamanda kendini tolere etme işlevine de sahiptir. Bu, vücudun kendi dokularını yabancı olarak algılamasını engelleyen ve otoimmün hastalıkların gelişimini önleyen bir mekanizmadır.
  • Timus bezi, yaşlandıkça küçülse de vücuttaki diğer lenfoid dokular, kemik iliği ve lenf nodları gibi organlar da bağışıklık sistemi fonksiyonlarını yerine getirmeye devam eder.
  • Timus bezinin tam olarak işlevi ve önemi hala tam olarak anlaşılmamış olmasına rağmen, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde ve enfeksiyonlara karşı savunmada önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.


Pineal bez

  • Pineal bez, beyinde bulunan küçük bir bezdir. Ayrıca epifiz bez olarak da bilinir. Beynin orta hattında, beyin yarımküreleri arasında, talamusun hemen üstünde yer alır. Yaklaşık olarak bezelye büyüklüğündedir.
  • Pineal bez, melatonin adı verilen bir hormon üretir. Melatonin, uyku-uyanıklık döngüsünü ve vücudun biyolojik saatini düzenleyen önemli bir rol oynar. Pineal bez, çevresel ışık düzeyine duyarlıdır ve ışığın azaldığı durumlarda melatonin salınımını artırır. Bu da uyku vaktinde uykuya dalmayı kolaylaştırır.
  • Pineal bez ayrıca bazı araştırmalara göre doğal antioksidan özelliklere sahip olabilir ve serbest radikallerin neden olduğu oksidatif stresi azaltabilir. Bunun yanı sıra bazı çalışmalar, pineal bezin diğer hormonal ve üreme sistemlerinin düzenlenmesinde de rol oynayabileceğini göstermiştir, ancak bu konu hala araştırma aşamasındadır.
  • Pineal bezin işlevleri ve tam olarak nasıl çalıştığı hala tam olarak anlaşılamamış olsa da, melatonin salınımı ve uyku-uyanıklık döngüsü üzerindeki etkisi nedeniyle önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.
Kalp : kan basıncını ve kan hacmini düşüren, sıvı-elektrolit dengesini sağlayan atriopeptin hormonunu sağlar.

12.          Sindirim sistemi hormonları

    Sindirim sistemi hormonları, sindirim sürecinde görev alan ve sindirim organlarının işlevlerini düzenleyen hormonlardır. Bu hormonlar, sindirim organlarının salgılarını düzenleyerek besin sindirimini, emilimini ve metabolizmasını kontrol eder. İşte bazı önemli sindirim sistemi hormonları:
      1. Gastrin: Midenin duvarında bulunan G hücreleri tarafından salgılanır. Mide asidinin salgılanmasını uyararak mide sindirimine katkıda bulunur.
      2. Sekretin: Duodenumun üst kısmındaki S hücreleri tarafından salgılanır. Pankreasın bikarbonat salgısını uyararak mide asidini nötralize eder.
      3. Kolesistokinin (CCK): Duodenumun alt kısmındaki I hücreleri ve bağırsak dokuları tarafından salgılanır. Safra kesesi kasılmalarını ve safra salgısını uyarır, pankreasın enzim salgısını uyarır ve iştahı bastırır.
      4. Glukagon benzeri peptit-1 (GLP-1): İleum ve kolonun alt kısımlarındaki L hücreleri tarafından salgılanır. İnsülin salınımını uyarır, glukoz metabolizmasını düzenler ve iştahı bastırır.
      5. Gastrointestinal polipeptit (GIP): Duodenum ve jejunumun üst kısımlarındaki K hücreleri tarafından salgılanır. İnsülin salınımını uyarır ve glukoz metabolizmasını düzenler.
      6. Somatostatin: Sindirim sistemi boyunca bulunan D hücreleri tarafından salgılanır. Sindirim salgılarının inhibisyonunu sağlar ve hormonal dengeyi düzenler.
        Bu, sindirim sistemi hormonlarının sadece bazı örnekleridir. Sindirim sürecinde daha pek çok hormon ve işlevleri bulunmaktadır. Her hormonun kendine özgü bir etkisi vardır ve sindirim sisteminin sağlıklı çalışması için dengeli bir hormon dengesi önemlidir.


        Yorum Gönder

        Yukarıya Çık